İlk Görüşte Aşk

Bosna Hersek“in Hülya Avşar“ı benzetmesi yapılan eşi Jelene Jugovic Tuncel“e ilk görüşte aşık olduğunu ve iki ay içinde de evlenme teklif ettiğini belirten İşadamı Metin Tuncel, "Türkçe bilmediği için sürekli eşime destek vermek durumundaydım. Bu bir

İlk Görüşte Aşk
Eklenme Tarihi: 2016-01-04 22:01:39

Bosna Hersek“in Hülya Avşar“ı benzetmesi yapılan 2008 Bosna Hersek Güzeli Jelene Jugovic Tuncel“in eşi Metin Tuncel, ilk görüşte aşık olduğunu ifade ettiği Jelene Hanımla tanıştıktan iki ay sonra evlendiklerini söyledi. Türk bayanlarla mantalite anlamında anlaşamadığı için yabancı biriyle evlilik fikrine her zaman sıcak baktığı belirten Tuncel, "İş seyahatlerimden dolayı başka bir ülkede yaşamaya alışkınım ama eşim Türkiye“de yaşamaya yeni yeni alışıyor. Bu, bir bebeği büyütmek gibi bir şeydi. Jelene Hanım da ben de İngilizce bildiğimiz için kendi aramızda iletişim sorunu yaşamadık. Ancak Türkçe bilmediği için başka insanlarla iletişim kurabilmesi için başlangıçta çok enerji sarf ettiğimi söyleyebilirim. Şimdi Türkçe öğrendiği için artık bu sorunu aştık" dedi. İşadamı Metin Tuncel ile iş ve özel hayatıyla ilgili konuştuk.


İşadamı kimliğinizle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1993 yılından bu yana dünya genelinde tekstil makineleri ve fabrikaları alım-satımı  yapıyorum. Yüzde 30 iç piyasa, yüzde 70 dış piyasa ağırlıklı çalışıyorum. Dünyanın her hangi bir ülkesindeki bir tekstil fabrikasını iflas etmeden önce ya da iflas ettikten sonra satın alıyorum. Tabii bu konuda Balkan ülkelerinden veya başka ülkelerden bazı takip mekanizmalarım var. Fabrikaları aldıktan sonra bölüm bölüm, parça parça bunları dünyanın her tarafında satıyorum. 12 yıldır Güney Amerika ve Kanada ağırlıklı çalışıyorum. Son 2-3 senedir de eski bölgeme yani Avrupa“ya döndüm. Çünkü Güney Amerika ve Kanada“da aktif fabrika nerdeyse kalmadı. Türkiye“ye de çok tekstil makinesi getirdim. Kadife sektöründe bütün Türkiye“nin makinelerinin yüzde 80“ini ben verdim. Tekstil sektöründe üretim anlamında Türkiye dünyada ilk üçte yer alıyor. Üretim anlamında Avrupa“yı da geçmiş durumdayız. Ama tabii bazı Ortadoğu ülkelerindeki savaş ya da iç çatışma durumu ve Rusya ile yaşan uçak krizi nedeniyle ihracatta bir takım sıkıntılar var. Bu sıkıntılar da kısa ve orta vadede aşılır diye düşünüyorum.

Tekstil makineleri üretimi açısından ne durumdayız?
Dokuma makineleri üretimi bizde maalesef yok. Belli başlı üniteler bizde üretiliyor. Tekstil makinesi konusunda çok söz sahibi değiliz. Tekstil makineleri üretimimiz maalesef az. Dünyada tekstil makineleri Belçika, Almanya, Fransa ve İtalya“nın elindedir.



Jelene Hanımla nasıl tanıştınız?
Tanışmamız bir tesadüftü aslında. Bir arkadaşımla çay-kahve içmeye gidecektik... "Yanımda Jelene adında Bosna Hersekli bir arkadaşım var, o da gelebilir mi" diye sordu, ben de "Gelsin" dedim. Bizim bir restoranımız var, oraya gittik. O ilk görüşmemizde Jelene Hanımdan çok hoşlanmıştım. İlk görüşte aşık oldum diyebilirim. Sonrasında yaklaşık bir ay süren bir Amerika seyahatim oldu. Döndüğümde arkadaşımı arayıp, Jelene Hanımı sordum. Jelene Hanım da beni soruyormuş. İlk görüşmemizden 35-40 sonra tekrar bir araya geldik. Nişantaşı“nda buluştuk ve 2-3 saat boyunca konuştuk. O günden sonra sık sık görüşmeye başladık. İki ay sonra da zaten kendisine evlenme teklif ettim.

Bosna ile Türk kültürü birbirine çok yakın. Bu sizin için bir avantaj oldu mu?
Genel yapıda iki kültür birbirine çok yakın. Bizde de onlarda da Osmanlı kültürü var. Kültürlerimiz yakın, yemeklerimiz yakın, çoğu şeyimiz yakın. Bu yakınlık tabii ki bizim için bir avantaj oldu. Jelene Hanım bildiği yemekleri yapıyor, ben bildiğim yemekleri yapıyorum. Türk yemeklerini de öğrendiği için şimdi o benim kadar, hatta benden daha güzel yemek yapıyor. Tabii ki Türk yemeklerini çok fazla bilmiyor ama kuru fasulyesinden mercimek çorbasına ve pilavına kadar 15-20 çeşit yemek yapabiliyor. İlişkide de tabii İstanbul dışına çıktığımızda zorluklar olabiliyor. Yer bilmiyor, yol bilmiyor. Dolayısıyla sürekli kendisine destek vermem gerekiyor. Türkçe bilmiyordu ama kursa gittikten sonra artık bu sorunu aştık diyebilirim. Arkadaş çevremizde İngilizce bilen olmayınca Jelene Hanım tabii diyalog dışı kalıyordu. Şimdi Türkçesi de olduğu için yüzde 70 takip ediyor, yüzde 50 konuşuyor. Böyle böyle bayağı bir zorlukları aştık. Yabancı biriyle evlenip Türkiye“de yaşamak başlangıçta sorun oluyor tabii ama sevgi her türlü zorluğu yeniyor.


Eşiniz de siz de iş dolayısıyla sık sık seyahat ediyorsunuz. Birbirinize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Tabii ki ayırıyoruz. Genelde seyahat organizasyonunu beraber yapıyoruz. Ben bir yere giderken o da organizasyonunu yapıyor ve ortak bir yerde buluşuyoruz. Ben Belçika“ya giderken o İtalya“ya gidiyor, sonra Bosna“da ya da Almanya“da buluşup birlikte Türkiye“ye dönüyoruz. Bu şekilde seyahatlerimizi organize ediyoruz. Tabii ikimizin de dünya genelinde aktif bir iş hayatımız var. Dediğim gibi seyahatlerimizde 1-2 gün uzak kalsak da genelde bir yerlerde buluşuyoruz, onu da öyle ayarlıyoruz.

Yabancı biriyle evlilikte mutlu olabilmenin püf noktaları nelerdir?
Her şeyden önce sabırlı olmak gerekiyor. Yabancı bir ülke, yabancı bir kültür... Bunlara çok çabuk uyum sağlamak o kadar kolay değil. Yalnızlık hissi oluyor, kendi ailelerine karşı bir özlem oluyor. Onların o açıdan da sıkıntıları oluyor ama aşk, sevgi her türlü zorluğu yeniyor. Amaç mutlu yaşayabilmek, mutlu olabilmek, karşındakini mutlu edebilmekse sevgi her türlü zorluğun üstesinden geliyor.



Toplumumuzda yabancı uyruklu biriyle yapılan evliliklere karşı bir önyargı maalesef var. Sizin ailenizde veya yakın çevrenizde de böyle bir önyargı oluştu mu?
Kesinlikle oluşmadı. Çünkü benim eşim zaten içi dışı bir olan bir insandır. Yapı olarak yarım saatte onun nasıl biri olduğunu herkes anlayabilir. Ben zaten şahsım olarak Türk mantalitesindeki bayanlarla birlikte olamıyorum. Tabii ki içlerinde farklı yapıda olanlar da var ama özünde yabancıların farklı bir mantalitede olduklarını düşünüyorum. Bizim toplumumuz bu anlamda maalesef çok bozuldu. Sevgiden, aşktan ziyade önce maddiyat öngörülerek evleniliyor ve "Olmazsa sonra boşanırım, nasıl olsa boşanırken alacağım para bana ömür boyu yeter"... Böyle bir mantık var ne yazık ki. Yabancılar da bu çok fazla yok. Tabii ki onlar arasında da maddi kaygılar nedeniyle evlilik yapanlar oluyor ama genel anlamda gerçekten seviyorlarsa evleniyorlar. Bu anlamda büyük şehirlerimizdekilere oranla daha insan kalmışlar diyelim. Ben iş dolayısıyla dünyanın her tarafına gittiğim için insanları mukayese etme şansım oluyor. Bahsettiğim anlamda en rahatsız olduğum kitle -hepsi değil değil tabii- Türk bayanlar oluyor. Maddecilik, materyalistlik fazlasıyla var. Evlilik programlarına baktığınızda bile bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Direk karşıdaki kişinin mal varlığı soruluyor. Cem Yılmaz“ın dediği gibi evlilik programı mı tapu kadastro müdürlüğü belli değil.

Eşiniz işi dolayısıyla sürekli göz önünde olan bir kişi. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
Daha doğrusu kıskanç birisi misiniz?

Herkes kadar kıskancım. Eşimi seviyorum, o da beni seviyor. İşiyle ilgili o zaten ne yaptığını ya da ne yapması gerektiğini biliyor. Dolayısıyla bu açıdan hiçbir sorunumuz yok. Zaten öyle bir şey olsaydı en baştan bunu kendisine söyler, çalışmasını istemezdim. Ben işinde her zaman onun arkasındayım ve destekçisiyim. O da aynı şekilde benim...

Eşinizin işi dolayısıyla magazin dünyasının içindesiniz. Bu dünyada bir dejenerasyon olduğunu ve insanların yaptığı işten ziyade ilişiklileriyle ön plana çıkmaya çalıştığını düşünüyor musunuz?
Sizin de ifade ettiğiniz gibi işimizin gerektirdiği öçlüde magazin dünyasındayız. Sürekli sevgili değiştirilmesi ve bu yolla gündemde olunmaya çalışılması en başta bana pek insani gelmiyor. Çok fazla detayına da girmek istemem ama bu tarz bir yaşam tarzı benim hoşuma gitmiyor. İşle ilgili bir gereksinim olmadığı sürece ben eşimi alıp da gece hayatı denilen ortama girmem. Sinemaya, tiyatroya ya da arkadaşları ziyarete gideriz. Gece hayatımız yoktur. Bizi kimse kolay kolay bir yerlerde göremez.




"Şu mekanlara giderseniz orada basın çok, sizin için daha iyi olur" şeklinde öneriler size de geliyor mu?
Gazetecilerden özellikle eski kuşaktan çok arkadaşım var ama benim yapımı bildikleri için kimse bana öyle bir teklifle gelmedi. Eşim de tamamen kendi işiyle ilgili basında yer alır. Kendi ülkesinde de eşim çok tanınır ve hatta "Bosna Hersek“in Hülya Avşar“ı" olarak nitelendirilir. Orada da yaptığı işlerle basında ve televizyonlarda yer alır. Eşimin ricası üzerine bir kez Bosna Hersek“te röportaj verdik. 1-2 karede de ben gözüktüm. Özel hayatımızı bu anlamda pek açmak istemiyoruz. Bunun bir anlamı olduğuna da inanmıyorum.

Eşinizin moda sektörüne de girmesine nasıl bakıyorsunuz?
İnşallah başarılı olacak. “JJ“ by S&M diye kendi markasını yaratıyor. Bosna Hersek“in ünlü modacısı Samra Menzilovic Catic ile yola çıktılar. Şu anda atölye bazında çalışmalar devam ediyor. Eşim bu anlamda çok sık Bosna Hersek“e gidip geliyor. Bu konuda da eşimin en büyük destekçisiyim. Ben dünyada bunun makinelerini satıyorum, bu makineler de kumaş yapıyor ve eşim de bu kumaşı alıp kendi markasıyla işleyip insanlara giydirecek. Ben başarılı olacağına yürekten inanıyorum. Çünkü her yaptığı işi, kendini tamamiyle vererek yapıyor. “JJ“ by S&M markasını önce kendi ülkesinde oturttuktan sonra Türkiye pazarına girmeyi planlıyor. Sadece bayan giyim üzerine yoğunlaşarak Haute Couture çalışacaklar. Konsept olarak da tasarımları güçlü kadın çizgisi taşırken ayrıca bir küçük değişimle normal spor görünümüne kavuşuyor. İşten çıkıp üst baş değiştirmeden direk günlük aktif hayatta olabilecek bayan kıyafetleri tasarlıyorlar.


 

Son Haberler