Ben; benim yürüdüğüm yolda yürümeye cesaret eden dostlarla onur duyarım… Fakat onlar için endişelenirim de aynı zamanda... Çünkü benim dostum ne olursa olsun hasar görmemeli... Kalbi kırılmamalı, ruhen incinmemeli...
O yüzden geçenlerde bir dostumla sohbet ederken konu dostluğumuzdan açıldı... Bana “Sanki artık eskisi gibi samimi değiliz." dedi... Ben de ona hayatta öğrendiğim şu kuralla durumu izah ettim; “Bak dostum… Ben yolumda yürümeye cesaret edenleri takdir ederim... Ama benim yürüdüğüm yol biraz meşakatli... Baktım ki yolumda yürürken sana bir şey olacak, sen incineceksin yada ne bileyim sana bir zarar gelecek... İşte o zaman yolda giderken bir köşede az biraz beklemeni isterim... Sen beklerken ben kocaman bir kanyon kazarım yola... Kanyonun öbür tarafına geçerek ‘Geri dön yakında seni almaya gelirim...' derim..."
Dostum; “Ya Nail... Bana; kanyon kazıp sonra geri dönmenin mantalitesini açıklayabilir misin lütfen...?" dedi…
“Aslında oldukça basit... Ben seni dost olarak sevmiş ve bağrıma basmışım öyle değil mi...? Ben o kanyonu kazıyorum ki ya yolda peşimden gelip belayla birebir yüzleşerek incinmeyesin yada ne pahasına olursun kanyondan düşüp ölmeyi göze alarak peşimden gelesin... Gelmezsen ben tehlikeyi savarsam seni almaya tekrar dönerim... Yok, kanyonu geçeyim derken ölürsen aramızdaki samimiyet bağına istinaden yüksek bir makama erişirsin... Ha ola ki bu ikisi olmadı da kanyonu sağ salim geçtin mi...? Ya birlikten kuvvet doğar yada imam mezarımızı yan yana kazar..."
“Benim incinmem mesele değil varsın mezarımız yan yana olsun...
Ufuk Bulut