Minik bir serçe vardı rabbine küsmüştü günler geçiyor ama hiç birşey söylemiyordu. İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu. Artık rabbine birşey demiyor onunla konuşmuyordu melekler merakla rabbine serçeyi soruyorlardı ve her defasında Allah meleklere o gelecek ve benimle konuşacak diyordu.
Çünkü onun sesini duyacak benim ve kalbindeki derdini anlayacak olan sadece benim diyordu. Bir zaman sonra serçe kalbi hüzün gözü yaş dolu bir hâlde bir ağacın dalına kondu hiç birşey söylemiyordu Allah serçeye seslendi söyle bana canını sıkan kalbini hüzne boğan derdin nedir senin?
Melekler serçe ne söyleyecek diye ona bakıyordu. Serçe mahsun biraz da sitemli bir sesle; Küçük bir yuvam vardı yorulduğumda dinlendiğim üşüdüğümde sığındığım kimseyi rahatsız etmiyordum. Kocaman dünyada ufacık bir yerim vardı. Sen onu da bana çok gördün.
Neydi o zamansız fırtına esip yıktı yuvamı ve beni yuvasız bıraktı dedi ve sustu. Allah; sen o yuvada dinlenirken seni avlamak isteyen bir yılan yuvana doğru geliyordu.
Seni yılandan korumak için fırtınaya emrettim yuvanı yıksın diye böylece sen oradan uzaklaşarak yılandan kurtuldun. Nice belalar var ki rahmetimle onları senden uzaklaştırdım. Sen kuşatıcı rahmetimi görmüyor geçici belalardan dolayı bana düşman mı oluyorsun dedi. Serçe hüngür hüngür ağlıyordu. Onu çok seven Allah 'ın şevkat ve merhametine hayran kaldı. Serçe utangaç bir sesle
affet Allah ım affet diyebildi.
Başımıza gelen her musibette elbette ki nice hayırlar gizlidir. Rabbimize isyan etmek yerine, olanda hayır vardir diyerek rıza göstermek gerekir.
Selam olsun vardır Rabbimin bir bildiği diyenlere.
Selam olsun bu da geçer deyip yoluna devam edenlere...