Evet, “Bu çocuklara kim sahip çıkacak?” Ne kadar güzel bir soru değil mi?
Doğru, güzel bir soru. Ancak, hangi çocuklar bir bakalım. Daha doğrusu ÇOCUK nedir, kime çocuk denir, önce onu bir anlayalım.
Yasal olarak sıfır- on sekiz yaş aralığında kadın erkek her insana çocuk diyoruz? Dolayısıyla her çocuğun anayasal olarak korunup kollanması gerekmektedir. Şimdi bir bakalım ülkemizde böyle mi? Ülkemizde yaklaşık on sekiz milyon çocuk vardır.
Normal şartlarda kreşlerde, anasınıflarında, ilkokullarda, ortaokullarda ve liselerde olması gereken çocuklar. Bunların on altı milyona yakını okullarda ama bir iki milyona yakını ise kendi kaderine terk edilmiş durumda. Şimdi bunları inceleyeceğiz.
Aslında çocuk tanımı tek ama çocukların sınıflandırılması çoktur.
Çocuklar araştırdığım, bildiğim ve gözlemlediğim kadarıyla çok farklı sınıflarda yer almaktadırlar.
Bunlardan birincisi; gerçekten tam bir aile ortamında yetişen, düzgün bir çocukluk yaşamı süren çocuklardır. Bu grupta herhangi bir sorun yok ve aileden başka kimsenin yardım ve desteğine de gereksinimleri yoktur.
İkincisi; anne ya da babasını kaybetmiş yarım aile diyebileceğimiz bir ortamda yetişen ve yine de yardım ve desteğe gereksinim duymayan çocuklar grubudur.
Üçüncüsü; hiçbir şekilde ailesi olmayan ama devlet koruması altında olan çocuklar ki bu grup zaten devletin denetimi ve gözetimi altında yaşamlarını sürdürmektedirler.
Dördüncüsü; okullu çocuklar. Bu gruptaki çocuklar genellikle aileli ve doğru yetişme ortamında bulunan çocuklar ki bu grupta hemen hemen hiç sorun olmaz.
Beşincisi; genellikle aileleri olup ancak, gerçekten ekonomileri zorda olan ailelerin çocukları. Bu grupta yer alan çocuklar özellikle şehir ortamında olup, aileler geçinemediklerinden çocuklarını okula gönderemeyen ve atölye vb. yerlerde çalıştırılmak zorunda kalan çocuklardır. Bu grup öyle azımsanacak sayıda değil yaklaşık yüz kır bin civarında çocuğu kapsamaktadır.
Altıncısı; köylerde yaşayan ailelerin çocukları da yer almaktadır. Tarlada, bağda, bahçede ve hayvan bakımında çalıştırılan işçi çocuklardır. Bunların sayısı da altı yüz yirmi bin civarında olduğu bilgisini veriyor Google baba.
Yedincisi; sokaklarda, yollarda mendil vb. malzeme satan çocuklardır. Ayrıca, bu gruptaki çocuklardan mendil alan insanlara para cezaları da verilmektedir. Yarı kontrollü çocuk gruplarını oluştururlar.
Sekizincisi; özellikle trafik ışıklarının bulunduğu yerlerde, trafiğin yoğun olduğu yollarda ve oto yollarda hayatlarını dahi hiçe sayarak araçların arasında sürekli egzoz gazı yutarak para kazanmak isteyen çocukların oluşturduğu gruplardır. Bu gruptaki çocuklarda yine yarı kontrollü çocuklar olarak anılabilirler.
Dokuzuncusu; çöp toplayan çocuklar. Bu grupta yer alan çocuklar işin en ağırını, en zorlu ve en sağlıksız koşullarda yaşamlarını sürdürmeye ve ailelerine destek olmaya çalışan özel çocuklardır. Bu gruptaki çocuklar da yarı kontrollü sayılabilirler.
Onuncusu; sokakta yaşayan çocuklardır. Bu çocuklar genellikle ailelerin reddettiği ya da aileleri olmayan çocuk gruplarıdır. Sayıları ortalama seksen bin civarındadır. Bu çocuklar sokak aralarında buldukları her yerde yaşam sürdürmeye çalışırlar. Evet, bu gruptaki çocuklar, tamamen kontrol ve denetim dışı çocuklardır ki özellikle bunların daha çok devlet denetimli ve kontrollü olmaları gerekmektedir. Ancak, ne yazık ki bu mekanizma doğru çalışmıyor.
On birincisi; madde bağımlısı çocuklar. Bu gruptaki çocuklar hiç ama hiç kontrolü olmayan, metruk yapılar arasında yaşam sürdüren ve belki de diğer grupların en çok tehlike arz eden grubunu oluşturmaktadırlar. Yaşamlarını genellikle dilenerek sürdürmeye çalışırlar ve madde onlar için yemek, içmek kadar önemlidir. İşte en çok ta bu çocukların kontrole, denetime, yardıma ve desteğe gereksinimleri vardır.
On ikincisi ve son grup ise; özel bireylerden/engel gruplarından oluşan çocuklardır. Bu çocukların bir aile ortamları vardır. Aile olmadan varlıklarını sürdürebilme şansları neredeyse yok gibidir. Ancak, bir şansları hem aile hem de devlet desteği sağlanmış olmalarıdır. Ancak, bu grupta yer alan başka bir çocuklarda var ki onların durumu da içler acısı. Kimler mi? Tabi ki SMA’lı çocuklar.
Şimdi, bu on iki çocuk grubundan engelli grup ve ilk altı grupta yer alan çocukların bir ailesi olması en büyük şansları olmaktadır. Çalıştırılıyor olmaları tabi ki anayasal bir suç oluşturduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Asıl sorun ise, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu ve on birinci grubu oluşturan çocuklardır. İşte asıl sorunda buradadır. Bu grupta yer alan çocukların aileleri yok, koruyup kollayan kimseleri yok, asıl korumaya alması gereken de devlet kurumları, olanak sağlaması gereken kurumlar belediyeler ama ne yazık ki onların da özel bir çabası olmadığını görüyorum, gözlemliyorum.
Bunu nereden çıkardın derseniz ise, malum şu sıralar bir seçim sürecindeyiz. Partilerin adayları gece gündüz çalışıyor, projelerini içeren broşürlerini dağıtıyor ya da anlatıyorlar. Ama bakıyorsunuz ki bu çocuklar için tek kelime edinilmiyor, tek bir proje düşünülmemiş, tek bir vaatleri yok.
* Peki, bu çocuklara kim sahip çıkacak?
* Ülke genelinde yaklaşık üç yüz, dört yüz bin civarında olduğu tahmin edilen bu çocuklar göz göre göre heder mi edilecek?
* Bu çocuklar için şehirlerde özel rehabilitasyon merkezleri kurulamaz mı?
* Bu çocuklar, devlet himayesi altında koruma altına alınıp rehabilite edilip topluma/ülkeye kazandırılamaz mı?
* Bu çocuklar normal bireyler haline dönüştürüldükten sonra iş gücüne dönüştürülerek normal bir yaşam sürmeleri sağlanamaz mı?
Sonuç olarak; toplumun kanayan yarası bu durumu kim sahiplenecek?
BU ÇOCUKLARA KİM SAHİP ÇIKACAK?
Ben ve bütün toplum merak ediyoruz.