Son zamanların en üst perdeden dillendirilen konularından birisidir “yerli ve milli” kavramı. Çok da doğru ve anlamlı bir kavramdır yerlilik ve millilik. İyi, güzel de ne kadar yerli ve milli olabiliyoruz? Gerçekten her şeyimizle yerli ve milliyiz, diyebiliyor muyuz?
Bildiğim ve diyebildiğim tek alan İHA ve SİHA’lar olsa gerek.
Bunu diyebilmek için gerçekten yerli ve milli olmak gerekir sanırım. Yani her konuda yerli üretim ve milli duruş gerekmez mi? Elbette ki gerekir. İşte ben de bunu araştırayım dedim. Bakalım ne kadar yerli ve milli bir duruşa sahibiz.
Örneğin, başında milli sözcüğü olan Milli Eğitime bir göz gezdirdim. Milli Eğitim demek, tüm unsurlarıyla ve tüm yerli akılla oluşturulmuş bir sistem olması gerek diye düşünüyorum. Elbette ki sınırlarımız dışından da gelişen teknolojik gelişmelerden yararlanacağız. Bunda bir sorun yok. Ancak, eğitim sistemimizde her değişiklik yaptığımızda başka bir ülkenin eğitim modelini uygulamaya çalışmak, o ülkeninki tutmadı bu ülkenin sistemini getirelim. O da olmadı şimdi de şu ülkenin sistemini getirelim dersek ki öyle yürüyoruz, o halde milli eğitim sisteminden söz edebilir miyiz? Oysa yüzlerce Eğitim Fakültesi ve akademisyeni barındıran bir yapımız varken.
Hadi onu geçelim gelelim üretim sistemlerimize yani ekonomimize. Elbette ki hiçbir ülkenin öz kaynaklarının kendine yetmesi mümkün değildir. Bir konuda yeterli olsa dahi başka bir konuda başka ülkelerden destek alma gereksinimi olacaktır. Öyle de oluyor zaten. Şimdi bir Google’a şöyle bir göz atayım dedim. Malum, Google’da yerli değil! Yani her bilgiyi, kendi ülkemize dair her bilgiyi bile dışardan alma gereksinimi duyuyoruz. Çünkü yerli ve milli bir iletişim ve teknolojimiz yok.
Teknolojide dışa bağımlıyız. Google, Facebook, İnstagram, Youtube, Tiktok, Whatsap vs…
Ulaşım araç gereçte dışa bağımlıyız. TOOG’dan başka yerli bir aracımız yok. O da daha bir kısmı dışa bağımlı ve yeni sisteme girdi. Metrobüsler, trenler, otobüsler, kamyonlar, otomobiller, traktörler vs. hepsi dış kaynaklı.
Kozmetikte neredeyse tamamen dışa bağımlıyız. Ülkemizde üretimi yapılmış olsa bile paralar dışarıya gidiyor. Hele şu son günlerde kara para aklamasıyla suçlanan kozmetik sektörü!
Tekel, sigara, alkol vs birçoğu yabancı şirket. Yeni Rakı, Kent, 2000, 2001, 216, Maltepe vb.
İlaçta da farklı değiliz. Özellikle de yerli bildiğimiz DEVA, İBRAHİM ERTEM ULAGAY, MUSTAFA NEVZAT, SANOVEL, ECZACIBAŞI, FAKO İLAÇ vb.
Medikal ürünlerin çoğunluğu ve optikte de öyle, ya dışarıdan alıyor ya da üretiyoruz. Mesela yerli bildiğimiz ATASUN OPTİK’in bile yerli olmadığını öğrendim.
Bebek ürünleri, oyuncaklar, oyun setleri vs. Bunlarda da yine çoğunluk ithal ya da yabancı üretimli. Mesela, Can Bebe, Flormar, Yumoş vb ürünler yabancılarda.
Turizm Şirketleri ve otel işletmelerinin birçoğu da yine yabancı yatırımlar. Yani her ne kadar ülkemizde yatırım yapıp hizmet etseler de paralarımız bir şekilde dışarıya çıkıyor. Büyük zincir oteller aracılığıyla.
Mesela, insanların en doğal hakkı olan içme suyumuza baktım. Kendi öz kaynağımız olan suyumuzu bile yabancılardan parayla alıyormuşuz. Nasıl mı? Yabancıların işlettiği SIRMA, HAYAT, ERİKLİ, DAMLA, NESTLE ve SAKA gibi sular bile bizim değilmiş.
İçeceklere göz attım, İÇİM SÜT, COLA TURKA, YÖRSAN ÜRÜNLERİ, ÇAMLICA GAZOZ, PEPSİ COLA, YEDİGÜN, AKMİNA vb… Nerde bizim yerli ve milli içeceklerimiz. Hayvancılık ve tarım ülkesinde süt bile yabancılarda.
Temizlik ürünlerine şöyle bir bakayım dedim, karşıma şu tablo çıktı. Hacı Şakir, İpek Şampuan, ACE; Seba Med gibi yerli bildiklerimiz de meğer yabancıymış. Diğer birçok ürün zaten yabancı, ithal.
Yabancı şirket var mı diye irdelediğimde de şunla karşılaştım. Migros, Kipa, Makro Center, Yemek Sepeti, Carrefour, Metro, Beymen, Yargıcı, Koton, Cevahir AVM, Petrol Ofisi, Profilo, TEB, Demirdöküm, Gitti Gidiyor. Maçkolik, Mutlu Akü, İnci Akü, Polisan, Viko, Zara, İKEA, Dechatlon, Adidas, Mango, Nike, Levis, Reebok, Puma vb. birçok şirketin yabancı olduğunu öğrendim.
Asıl unsur, en doğal yaşam malzemeleri gıda sektörüne baktım. Golf Dondurma, Banvit, Kent Şekerleme, Çikolata, Bizim Mutfak, Falım Sakız, Algida, Yudum Yağ, Komili, Tipi Tip, Söke Un, Doğadan, Kemal Kükrer, Oba Makarna, Filiz Makarna, Sana, Peyman, Ofçay, Yuva Maya diye yerli ve milli bildiğimiz bu ürünler bile bizim değilmiş... Diğer bizim olmayan ve tükettiğimiz yüzlerce ürün de cabası.
Ya kuru gıda ithalatı, kuru baklagiller, kuru yemişler, et ve et ithalatı.
Tarım ve hayvancılık memleketimde ki manzara böyle iken, bazen yabancı ürün protestoları gerçekleşiyor. Zamanlama olarak haklı bir tepki olduğunu da düşünüyorum tabi ki. Ancak, neyi ne kadar protesto edebiliriz ki? Yukarıdaki listeye baktığımızda hiçbir şey yiyip içmeyeceğiz, hiçbir ulaşım aracına binmeyeceğiz vb. şekilde eve kapanıp yaşam sürmemiz gerekiyor sanıyorum.
Çünkü hepsini protesto etmemiz gerek. Neden mi hemen hepsi ya Yahudi ya Hıristiyan ya da onlara destek olan ülkelerin elinde. Bu olumsuz manzaradan kurtulmamız ve “Yerli ve Milli” olabilmemiz için; öncelikle yukarıda bize ait olmayan tüm şirketler devletleştirilmeli, halkın kaynakları halka verilmeli, halk üretip halk işletmeli ki YERLİ ve MİLLİ olduğumuz belli olsun. Yoksa öyle sadece söylemlerle yerli ve milli olunmuyor.
Yaşar GELER