SENİN TUZUN KURU
Bugün hafta sonu ve evdeyim. Saat 15.00 suları telefonum çaldı. Baktım çok sevdiğim ve değer verdiğim bir genç kardeşim. Merhabalar, hoş beş derken;
Hocam bir hazırlık var mı? diye sordu.
Hayırdır kardeşim ne hazırlığı?
Hocam siyaset, dedi.
Yok kardeşim benim şu an siyasetle ilgili bir planım yok, dedim. Epey bir konuşmanın ardından…
Dip not: (Bu konuştuğum arkadaşımın evi yok kirada oturuyor. Kırtasiyeci dükkânda kirada duruyor. Arabası yok, toplu taşıma ile seyahat ediyor.)
Neyse konu başka yere doğru evrildi.
Hocam dedi, bugün aynı yaşlarda olduğum bir arkadaşım; vallahi senin tuzun kuru, dedi.
Hayırdır neden benim tuzum kuruymuş, diye sorduğumda:
Ya bak senin evin yok, araban yok, dükkân senin değil kiralık…
E dedim, o halde nasıl benim tuzum kuru oluyor, anlayamadım, dedim.
Ya bak dedi, benim evim var, arabam var, çocuklarım var, onların iş ihtiyaçları var. Yarın bir gün bunları kaybedersem perişan olurum. Aslında ben de sevmiyorum, fakat mecburen bunları kaybetmemek için oy veriyorum. Senin nasılsa kaybedeceğin bir şey yok. Sen tabi ki gayet rahatsın. Bağırıp çağırıyorsun. Kimseye eyvallahın yok. Benim varlığım da üstelik babadan kalma. Kendim bile kazanmamışım, nasıl kaybederim.
Diyalog başka birisinin dahil olmasıyla devam ediyor. Sohbete yeni katılan birisi de;
Arkadaş ben de işte şunu sevmiyorum ama mecburen yanlarında duruyorum ve gerektiğinde oy veriyorum, dedi.
E sen neden sevmediğine oy veriyorsun, diye sorduğum soruya:
Ya arkadaş biliyorsun ki benim çocuğum belediyede çalışıyor. Şimdi yanlarında gözükmesem yarın çocuğum işsiz kalmaz mı, cevabını veriyor.
Daha birçok örnekler verdi de ben özet geçeyim istedim.
Arkadaşın bu konuşmalardan çıkarımı: Hocam hayretler içinde kaldım. Benim onlara –sizin tuzunuz kuru- demem gerekmez miydi, diye soruyla geldi. Yani özetle diyor ki, yoksulun tuzu kuru, varlıklı korku, endişe ve panik ortamının baskısıyla mağdur durumda.
Şimdi, bir bakalım toplum nereden nereye evrilmiş. Şükredecek olanlar etliye sütlüye karışmıyor, susuyor, korkuyor, konuşsa da mecburen mevcudu savunuyor; zavallı ihtiyaç sahipleri, yoksullar konuşuyor. Çünkü yoksulun tuzu kuru.
Yani bu işin sağı solu da yok! Demek ki her kesimin bir tuzu kuru potansiyeli varmış.
Yaşar GELER