İstanbul’dan biraz uzaklara, İzmir’in dünyaca ünlü ilçelerinden birine Selçuk’a gidelim...
Selçuk'ta eğlence dolu keyifli bir akşam hüküm sürerken,cumhuriyet mahallesinden gelen çığlıklar gökyüzünde yankılanır,
Eşi cezaevinde olan bir kadın, erken gelen karanlıkta,
‘Yavrularım, yavrularım… Onlar öldüler, yardım edin!...’ diye bağırmaya başlar.
Ne gecekondu, ne de kulübe denilebilecek üstü örtülü hayvan damından dönüştürülmüş evin (!) önünde, yaşları bir ile beş arasında değişen, beş yavrucak, çuval yığınları gibi üst üste sıralanmıştır, bahçeler arasından acı feryatlara koşup gelen komşunun ifadesine göre…
Yıkık dökük ev, sefaletin, yoksulluğun, çaresizliğin simgesidir...
Çocuklarına bakabilmek için çöplerden hurda toplayan anne, onların ihtiyaçlarını karşılamak için, para tahsilatına giderken, ‘üşümesinler’ diye sobayı yakar ve dış tehlikelerden korumak amacıyla kapıyı da kilitleyerek evinden çıkar…
Olayın devamı tüm Türkiye'nin mağlumu!
Belki yerel haberlerde kalacaktı bu vahim olay ancak bağımsız medya tarafından duyurulunca Türkiye ayağa kalktı ve aynı "Narin" vakaasında olduğu gibi konuşuldukça altından başka olaylar çıktı!
Bende daldırdım kepçe mi derinlere,
Bu aile neden sarsıcı ve can acıtan bir yoksulluk içindeydi?
Cevabım ise satır aralarında!
Bakanlık açıkladı,
‘18 kez ekiplerimiz evlerine uğradı, aileye 100 bin lira maddi yardım yapıldı!’ diye…
Kaymakamlık açıkladı,
’10 bin lira yardım verdik!’ diye...
Anne açıkladı,
‘Bana değil, beş çocuğum için ayda 4 bin lira verilmeye başlandı!’
Kayıtlar yalan söylemez!
Ama yalan söyleyen birilerinin olduğu açık...
Vakit geçirmeden kayıtlarda görülen 100 bin liranın yüzde kaçı yaşamlarını kaybeden çocuklar için verildi ve paranın geri kalan kısmı nereye gitti açıklanmalı.
Hayaletler mi aldı?
Şeytan mı aldı götürdü?
Park mı yaptırıldı?
Nerede bu para?
Bunun ortaya çıkması zor değil…
Hemen uzun yıllar sürecek bir soruşturma süreci başlatılsın mesela!
Adliyelerde olan bir konuyu anımsatayım:
Şahit paraları vezneye yatar, ama kaç kişi gidip ‘Benim tanıklık paramı ödeyin' der…
Belirttiğim gibi para ödenmesine ödenmiş, devletin kasasından çıkmış, imzalar da var…
Şimdi 'şahit'in vezneye gidip sorma zamanı!
Mizansen bu ya, veznedar bir Milletvekili olsun;
Şahit vezneye yaklaşıp sorar: "Nerede bu para? "
Veznedar: "Dönüp dolaşıp herşeyi paraya bağlıyorsunuz! "