Placeholder image

Umut DEMİR

sehiralanya@hotmail.com

Yazarın Tüm Yazıları

TÜRK'LERİN ve KÜRT'LERİN KÖKENİ___ _________________(BİLİNMEYENLER)

__________________UMUT DEMİR__________________.
______________________YAZDI.______________________
_______TÜRK'LERİN ve KÜRT'LERİN KÖKENİ_____
_________________(BİLİNMEYENLER)_______________
Merhaba değerli okurlar… bende bir Kürdüm ve Türk basın dünyasında " Umut DEMİR " olarak bilinirim. Bu yazı benim ve tüm insanlık için önemlidir. Bu makalede HİÇ YAZILMAYAN ve BİLİNMEYEN ÇOK ÖNEMLİ GERÇEKLERE ışık tutacağız.
Kürtler hakkında bugüne kadar yazılan eserlerin hemen hepsini araştırmacı bir yazar olarak okudum. Bu güne kadar Kürtlerin ırki kökeni olarak kabul edilen Med, iskit, Elam, Susa, Sumer, Karduk ve Huri gibi eski kavim ve milletlerin aslında Turani veya Türksoylu olduklarını, Sumer ve Asur tabletlerinden,
Behistun yazıtlarına, Zen-Avesta’dan Xenophone’un Anabasis adlı eserine kadar bilinen en eski tarihi belgeler ve eserlere, Batılıların yaptıkları çağdaş araştırmalara dayanarak göstermektir. Ayrıca Kürtleri, Türklerden ayrı göstermeye çalışan bazı Batılı yazarların bu eski belgeler ve eserlerde verilen bilgileri, bilerek veya bilmeyerek nasıl tahrif ettiklerine işaret ederek, bunlara sadece Kürt yazarların değil,
Kürt meselesi ile ilgilenmiş kimi Türkçü yazarların da nasıl aldandıklarını ortaya koymaktır. Kürt sorununun Türk tarihi ile ilişkisinin tarihi açıdan çözümlenememesinin en büyük nedeni, bizzat Türk tarihçilerinin Türk tarihini M.Ö. 300-200 senelik bir geçmişle Hunlar’dan öteye götürememiş olmalarıdır. Kıpçaklar, Karluklar, Peçenekler, Hazarlar, Avarlar başta olmak üzere bütün Oğuz boyları, tarihçilerimizce sanki M.S.4-6. yüzyıllar arasında birdenbire ortaya çıkmış boylar gibi anlatılıyor. Bu affı olmayan büyük bir tarihi hatadır.
M.Ö. 3. asır öncesine, Türklerin tarih öncesidir.. diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Başka büyük bir tarihi hata da tarihçilerimizin bize Türklerin Anadolu’ya 1071 yılında geldikleri şeklindeki öğretileridir. Söz konusu tarihte Müslüman Türkler Anadolu’ya gelmiştir. Oysa Kafkasya, Balkanlar, Anadolu ve Mezopotamya gibi bölgelere gelişlerini, Türk tarihini ve Oğuzların tarihini yazılı belgelere ve kaynaklara dayanarak en geç M.Ö. 6000 yıllarına kada götürebiliriz.
O dönemden bugüne ulaşan hem Türklerin kendilerine ait yazılı belgeler hem de eski Yunan, Çin, ıran, Asur ve Sumer yazılı belgeler ve kaynakları Türk soylular hakkı nda oldukça zengin bilgiler vermektedir. Bu kitabın başka bir katkısı ve yeniliği Türk tarihine ve dolayısıyla Türk-Kürt sorununa böyle bir tarihi derinlikten bakmaktır.
Türk tarihi ile ilgili söz konusu eserleri ve belgeleri okuduğumuzda, örneğin Avarlar, Türk tarihçilerine göre M.S. 394-552 yılları arasında ortaya çıkmış ve hüküm sürmüşler ise de Yunan kaynakları M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren onların varlığından söz ederler.
Söz konusu kaynaklar Kafkas dağlarından gelerek Apollon mabedinde rahiplik yapan bir “Abaris”’ten ve hakkında birçok rivayetten bahsederler. Kelimenin sonundaki Yunanca “-is” çoğul ekini atarsak geriye “Abar” sözcüğü kalır. “Abar” daki “b” harf ve sesinin, bugünkü İspanyolca’da da olduğu gibi eski Yunanca’dave Latince’de “v” harfi ve sesi olduğunu düşünürsek, “Abaris” in Avarlar olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Hatta Türkçe’de de ayn› “b-v” ses ve harf değişimi vardır: Bar-Var Sibir-Sivir, Barmak-Varmak gibi. Gy. Moravcsik de Yunan kaynaklarında geçen Abaris kelimesinin Avarlar olduğunu söylemiştir. Nitekim eskiden olduğu gibi bugün de Çekçe ve Slovak dillerinde Avarlara “Abar” veya “Abor” denir. Türk soyluları n uzun bir geçmişe sahip olduklarının başka bir örneğini, Romanya’nın Turda (bugünkü Cluj) şehri yakınlarında 1961 yılında yapılan kazılarda bulunan Tartaria (Tatar) tabletleri teşkil etmektedir. M.Ö. 5500 yılı civarında yazıldığı tahmin edilen bu tabletler bize özel olarak Tatarların ve genelde Türk tarihinin izlerini en geç M.Ö. 7000- 6000 yıllarında aramamı- zı gösteren Türk belgeleridir. “Türkler ve Japonlar, Kökenler ve Benzerlikler” adlı eserim, “Türkler ve Kürtler, Kökenler ve Benzerlikler” adlı bu eserin yazılmasına sebep olmuştur. şöyle ki, Japonya’da misafir öğretim üyesi bulunduğum 2001 yılında Japonların günlük
hayatına dair müşahedelerimin sezgisi, beni Türklerin ve Japonları akraba olabilecekleri fikrine götürdü. Gün geçtikçe bu fikrim pekişti. Bu nedenle, fikrimin doğru olup olmadığını araştırmaya başladım. Bunun için, Kyôto’da önce Japonca öğrenmeye karar verdim. Diğer yandan da Japon tarihi ve kültürüyle ilgili çeşitli dillerde yazılmış araştırma türü eserleri okumaya başladım; var olan en eski Japon kaynaklarını inceledim. Bunlar yeterli değildi; özellikle İslâm öncesi Türk tarihini ve kültürünü de iyi bilmem gerekliydi.
Akademik alanım olan felsefe ve İslâm felsefesini bir kenara bırakarak son yedi yıldır yoğun bir şekilde Türk tarihinin en eski belgeleri ile konuya ilişkin yazılmış en eski ve en yeni önemli kaynak eserleri okudum.
Ulaştığım bilgiler beni Ural- Altay veya Turanî soylu milletlerin tarihinin bilinmesi zaruretine sevk etti. Bunun için de, bugün insanlığın eldeki en eski yazılı belgelerine ve eserlerine müracaat etmem gerekli oldu.
Sumer tabletlerinden Homeros’un fliirlerine, Herodotus’un “Tarih” inden Strabo’nun “Coğrafya”sına, en eski Etrüsk yazıtlarından, en eski Pers yazıtları olan Behistun’un yazıtları ve Zend-Avesta metinlerine, bilinen birçok belge ve kaynağı okudum.
Bütün bu okumalardan elde ettiğim bilgiler, bir ölçüde Ural-Altay milletlerinin evrensel tarihini görmeme neden oldu.
TÜRK ve KÜRT MİLLETİNE SELAM ve SAYGILARIMLA.
Umut DEMİR.
Araştırmacıı/ Yazar.
16/08/2024