“Geçmişin İzinde, Kalemin Sesinde”4 gün önce
SÜLEYMAN ÖZIŞIK
Kimi direnişin sembolü olan Rabiatül Adeviyye Meydanı“nda, kimi bir sabah namazında kıyamdayken rastgele sıkılan kurşunlarla olduğu yere yığılıp kaldı.
Onlardan geriye kalanlar şimdi kutlu şehadeti bekliyor. Dakikada 26 idam cezası veren dikta mahkemesi, 529 direnişçinin asılmasına karar vermiş.
Suçları, "Bir polis memurunu öldürme, iki polis memurunu öldürmeye teşebbüs, kamu malına saldırı, bir polis karakolunun ateşe verilmesi, kamu düzeninin bozulması."
Bizim sözde özgürlükçülerimizden çıt yok! Sanki teneşir uykusundalar!
Bir ayının nesli tükenecek diye ortalığı ayağa kaldıran sözde hayvanseverler suskun.
ABD“de şizofrenik bir manyak okul bastı diye günlerce yayın yapan, aşırı hız sonucu kaza yapan bir artist için ekrana siyah kurdela konduran, bedenine morfin zerkederken geberip giden manken için adeta yas ilan eden medya lal olmuş.
Her fırsatta insan hakları diyen, twitter“a yasak geldi diye karalar bağlayan yazarlarımız dilini yutmuş.
Ölecek olan 529 Müslüman olunca hepsi birer dilsiz şeytan olmuş!
Bir de Mısır“daki alçak zihniyete arka çıkacak kadar gaddarlaşan, pespayeleşen dilli şeytanlar var!
529 Müslüman yeryüzünden eksilecek olmasını, törenler, şölenler eşliğinde neredeyse zil takıp oynayayarak kutluyorlar. İnsanın izledikçe "Analar ne alçaklar, ne kahpeler doğuruyormuş arkadaş" diyesi geliyor.
İdama mahkum edilen 529 kişinin mahkeme salonundan gelen fotoğraflarını izledim dakikalarca. Yüzlerinde üzüntüden, korkudan, gamdan eser yok. Kimi tel örgüler arkasında kendisine bakan çocuğuna gülümsüyor, kimi o meşhur Rabia işaretini yapıyor.
Ahiret gününe iman etmiş Müslümanlar Sisi“nin darağacından korkmadığını haykırıyor o fotoğraflarda... Şehadete korkusuzca, gülerek gidiyorlar.
"Müslüman ruhunu bir çırpıda teslim eder, Firavunlar can vermemek için çırpınır durur. Biri öldürüldükçe dirilir, biri ise sadece geberir" sözünü haklı çıkarırcasına bir duruşa sahip hepsi...
Kendilerini darağacına gönderen korkakların ödünü koparıyor duruşları.
"Kimi asmakla korkutuyorsunuz. Biz Rabbimize ve onun davasına inanmışlarız. Kimi kime gönderdiğinizin farkında değil misiniz? Yapacağınız şey, aşıkı maşuka göndermekten öteye gitmez. Siz buna zafer mi diyorsunuz?" diye bir meydan okuma var gülümsemelerinde...
Keskin bir nişancının kurşunuyla can veren Esma“sına yazdığı veda mektubunda ne diyordu babası?
"Sevgili kızım ve değerli öğretmenim. Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere... Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser“de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah“a yakın, O“nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma..."
Duası kabul oluyor! Bizim derdimiz elbette ki bu buluşmaya engel olmak değil.
Biz Müslümanların canının, kanının bu kadar ucuz görülmesinin isyanındayız. Biz şeytanın, katilin, caninin safında olmamanın telaşındayız.
Kardeşlerim!
Birer et yığınından ibaret olan, vicdanını, izanını, insanlığını kaybetmişlere kulak asmayın. "Madem duası kabul olacak, madem şehadete gülümseyerek gidiyor. O zaman bırakın asılsınlar" diyerek dalga geçen nasipsizlere aldırmayın.
Şair Nurullah Genç“in o can yakıcı şiirindeki sözleri hatırlayın.
Istırâbdır yiğidim azığımız, hicrandır
Mirasımız mahkûmdur, mahzundur, perişandır
Gene de ye“se düşme yiğidim; imtihandır
Filizlenen her ölüm, mazlumlara nişandır.
Ve nasıl devam ediyordu:
Bu kan kokan coğrafya, bu çığlıklar senindir
Bu gözü yaşlı târih, hıçkırıklar senindir
Yeryüzünde çiğnenen bütün haklar senindir
Prangalı hükümler, aydınlıklar senindir.
Yıllardır, uygarlıktan sana hep enkaz kaldı
Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı.
İnsanlığınızın bu vahşi uygarlığın enkazı altında kalmaması için... Yeryüzünde bir daha mazlumların haklarının çiğnenmemesi için... Bu coğrafyanın bir kez daha Müslümanların kanına bulanmaması için...
Allah“ın huzuruna hakkı, hakikati savunanlar olarak çıkmak istiyorsanız, sessiz kalmayın! Zulme ve zalime karşı durmak için ses verme zamanıdır.
Yenikapı“da, Tandoğan“da, Gündoğdu“da ve her şehrin her meydanında toplanacak mahşeri kalabalıkların dualarla, feryatlarla, çığlıklarla her akşam dünyayı nasıl titrettiğini gösterme zamanıdır.
Vallahi bu Müslüman soykırımını durdurmak bizim elimizde, buna inanın!
Türk Televizyonunun Zarif Yüzü: Gülgün Feyman
Bağımsız Gazeteciliğin Uzun ve Zorlu Yolu: Ufuk Bulut’un Perspektifinden
“Gazeteciler Yılbaşına Ataşehir’de Bir Araya Geliyor!”
Pandemiden Dünya Markasına: Anne Kızın İlham Veren Başarı Hikayesi
“Geçmişin İzinde, Kalemin Sesinde”4 gün önce
SUÇLULAR YILI4 gün önce
BİZ HER ŞEYE MÜSTAHAKIZ4 gün önce