EZİK VE ÇAPSIZ GAZETECİLER2 ay önce
Türkiye“de amatör sporların gerek kulüpler, belediyeler ve işadamları gerkse de devlet tarafından yeterince desteklenmediğini belirten Eski Balkan Şampiyonu ve Fenerbahçe Spor Kulübü Boks Şubesi Antrenörü Ali Çıtak, "Devlet olarak bir spor politikamız olmadığı için bizde başarılar tamamen tesadüflere bağlı. Türkiye“de boks sporunun gelişmesinde Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım“ın çok büyük katkısı ve emeği vardır. Keşke tüm spor kulüplerimizin başkanları Aziz Yıldırım gibi amatör sporlara destek verse. Bu konuda işadamlarımıza, belediyelerimize ve devlet büyüklerimize de çok büyük görevler düşmektedir. Türkiye“nin artık amatör sporlarla ilgili bir devlet politikası olmalı. Toplum olarak “Ya Topçu Ya Poçu“ anlayışını da kırmamız lazım. Futbolun dışında da çok faydalı spor branşlarımız var. Spor çocuklarımızı, gençlerimizi kötü alışkanlıklardan korurken bedensel ve zihinsel gelişimlerine de olumlu katkı yapmaktadır" dedi. Boks antrenörü Ali Çıtak, sorularımızı şöyle yanıtladı:
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1968 Tokat doğumluyum. 1975 yılında İstanbul“a geldik. O yaşlarda sokakta çok kavga ettiğim için herkes benden şikayetçiydi. Hiç unutmam ve her zaman da söylerim, kasap bir abimiz vardı... Bir gün beni çağırdı ve “Sen bayağı bir dövüşçüsün. Bu yeteneğini sokaklarda kullanma“ diyerek beni Fenerbahçe Spor Kulübü“ne yönlendirdi. 1981 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü“ne gittim ve orada rahmetli İsmet Atıcı hocamızın elinde yetiştim. Aynı yıl Türkiye şampiyonu oldum. Çok istekliydim, iyi bir sporcu olma yolundaydım. Türkiye şampiyonluğundan sonra milli takıma çağrıldım. Sonrasında gençlerde ve büyüklerde Türkiye şampiyonluklarını devamlı yaşadım. 1985 yılında Gençler Balkan Şampiyonu oldum. 1987 yılında Balkan Büyükler Şampiyonu oldum. 1992 yılında da sporcu olarak boksa veda ettim. Şu anda Fenerbahçe Spor Kulübü Boks Şubesi“nde antrenör olarak görev yapıyorum.
Boks antrenörlüğünün dışında başka bir işiniz var mı?
1985 yılından bu yana belediyede çalışmaktayım. Önce Kadıköy Belediyesi“nde çalıştım. Hiç unutmayacağım insanlardan biri olan o dönemin Kadıköy Belediye Başkanı Osman Hızlan abimiz sağ olsun bizi işe almıştı. Hürriyet gazetesinde, “Milli Boksör Hamallık Yapıyor“ diye bir haberimiz çıkmıştı. Bu haber üzerine beni yanına çağıran Osman Hızlan, “Pehlivan senin için ne yapalım? Sana her ay maaş versem belli bir zaman sonra unuturum. En iyisi seni işe alayım“ dedi. O gün bu gündür de belediyedeyiz. Daha sonra ilçeler ayrılınca Ataşehir Belediyesi“ne geldim ve burada görev yapıyorum. İlk geldiğimde temizlik işlerinde görevliydim, sonra idari işleri geçtim. Halen bu birimde görev yapıyorum. Ataşehir Belediyesi kısa zamanda çok büyük bir yol aldı. Sevgili başkanımız Battal İlgezdi her şeyiyle Ataşehir“i yeniden yarattı. Bu konudaki hizmetleri takdire şayandır. Sevgili başkanım da beni çok sever. Sağ olsun geçen yıl başında emekliliğim gelince bana, “Emekli olmayacak, görevine devam edeceksin. Bizim senin gibi çalışkan insanlara ihtiyacımız var“ demişti. Bizde çalışamaya devam ediyoruz.
Önümüzdeki birkaç içinde vizyona girecek “Deliormanlı“ filminde boks hocası rolüyle siz de varsınız. Film hakkında neler söylemek istersiniz?
Aralık ayında çekimlerine başlanan Deliormanlı filminde başrol oyuncusu Sarp Levendoğlu“nun boks hocası rolünü oynuyorum. Sarp Levendoğlu işini iyi yapmak için 7 ay sürekli antrenmanlara geldi. Kendisiyle sabah akşam antrenman yaptık. Türkiye“de boks sporunun yaygınlaşması ve gelişimi açısından bu filmin bir dönüm noktası olacağına inanıyorum. Çünkü Sarp Levendoğlu hakikaten işini severek yapıyor ve işi de tam anlamıyla öğrendi. Boksör olabilirdi. Çok karakterli ve kendisini sanatına adayan bir insan. Sabahın beşinde ya da gecenin on ikisinde de desek o saatte antrenmana gelir. Öyle bir insanı tanıdığım için de son derece mutluyum. Bu filmle birlikte Türkiye“de boksun daha iyi noktalara geleceğine inanıyorum. Antrenman sahneleri Fenerbahçe Spor Kulübü“nde çekildi. Biz de zaten orada devreye girdik, antrenman sahnelerinde oynadık. Filmin nisan ayının başında vizyona girmesi planlanıyor. Sizin vasıtanızla bütün Ataşehirlilere ve Anadolu yakasındaki sinema severlere bu filmi mutlaka izlemelerini öneriyorum. Filme ne kadar emek verildiğini, ne çabalar gösterildiğini ve ortaya nasıl bir sonuç çıktığını görecekler.
Fenerbahçe Spor Kulübü Boks Şubesi antrenörü olarak hangi yaş grubundakileri çalıştırıyorsunuz?
Belli bir yaş grubumuz var tabii ki. Ağaç yaşken eğilir demiş atalarımız, biz de 10-11 yaşlarında bize gelsinler istiyoruz. O yaşlardaki gençleri yetiştirip belli bir düzeye getirerek Türkiye Boks Milli Takımı“na gönderiyoruz. Bu anlamda Türkiye Boks Milli Takımı“na da hizmet veriyoruz. Fenerbahçe, şu anda Türkiye“yi geçin Avrupa“nın en iyi boks kulüplerinden biridir. Boksta Avrupa ikinciliğimiz de var. Fenerbahçe Spor Kulübü bokstan elini çektiği anda Türkiye“de boks biter. Bu anlamda Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım“a minnettarız. Türk boksu adına kendisine çok teşekkür ediyorum. Hakikaten Aziz Yıldırım geldikten sonra amatör branşlara ve futbolun dışındaki diğer spor dallarına çok büyük yatırımlar yapıldı. Boks şubesi olarak bize de çok büyük destekleri var. Boksun Aziz Yıldırım“da farklı bir yeri vardır ve bu şubeye ayrı bir değer verir. Bu nedenle çok iyi fiziki şartlarda çalışıyoruz. Çok güzel bir salonumuz, yemekhanemiz, yatakhanemiz var. Aziz Yıldırım gibi insanların Türkiye“de çoğalmasını istiyorum. Çünkü amatör sporlara maalesef pek destek olunmuyor. Bazı işadamları amatör sporlara reklam vermek istemiyor. Aslında amatör sporlarda daha iyi reklam olur. Sokaktaki çocuklarımızı, madde bağımlılarını kötü alışkanlıklardan kurtarıp geleceklerini şekillendirmek için boks sporuna yönlendirmek istiyoruz. Ankara“da bir arkadaşımız bu anlamda bir proje gerçekleştirdi ve oradan 2-3 tane dünya şampiyonu çıkardık. Bu projenin aynısını İstanbul“un çeşitli ilçelerinde de yapıyoruz. Spor yapan bir insanın kötü bir alışkanlığının olacağını zannetmiyorum.
Amatörler spor branşlarını canlandırılmak için başka neler yapılamalı?
Belediyelerimizin ve işadamlarımızın da amatör sporların kalkınmasına destek olması gerekir. Bunu sosyal bir sorumluluk olarak görmemiz lazım. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak milli boksörümüz Adem Kılıçcı, Uluslararası Boks Birliği“nin (AIBA) düzenlediği profesyonel boks turnuvasında, 75 kilo final maçında Rus Artem Cheboratev“i yenerek, 2016 Rio Olimpiyatları“na katılma hakkı elde etti. Adem Kılıçcı, bu başarısı ile üst üste 3 kez olimpiyat oyunlarına katılan ilk Türk boksör ünvanını aldı. Ancak bu güzide boksörümüz şu anda destek arıyor ve bir şeyler yapmak için çırpınıyor. Fenerbahçe Spor Kulübü tabii ki destek veriyor ama işadamlarımızın ya da belediyelerimizin de ona destek vermesi lazım. Genel anlamda amatör sporları canlandırmak lazım. Ülkemizde bir zamanlar “Ya Topçu Ya Poçu“ diye bir laf vardı, bu anlayış artık yıkılsın. Amatör sporların da artık ön plana çıkarılması ve desteklenmesi lazım. Amatör branşlarda, daha doğrusu takım değil de bireysel sporlarda başarı sağlamak daha kolaydır. O insana verirseniz mutlaka karşılığını görürsünüz. Bu konuda işadamlarımızdan ve belediyelerimizden destek bekliyoruz.
Ulusal ve uluslararası organizasyonlarda şampiyonluklar yaşamanızın size hiçbir maddi getirisi olmadı mı?
Maalesef olmadı. Hatta size bu konuda ilginç bir anımı anlatayım... Rahmetli Turgut Özal“ın sağ olduğu 1980“li yılların sonuna doğru Ankara“da başarılı sporculara ödül dağıtılacak... Ben de o yıl Balkan şampiyonu, Akdeniz Oyunları“nda da üçüncü olmuşum. Bir ev ya da bir araba verirler diye umut ediyorum. Herkese tapu veriliyor, arabalar veriliyor... Sıra bize geldi. Rahmetli Özal“ın elini öptük, bana küçük bir kese verdi. İçimden, “Her halde bir yanlışlık var, bunun devamı gelecek“ diye geçirdim. Kesenin içinden çıka çıka bir tane büyük, bir tane küçük altın çıktı. Ülkemizde spora değer verilmiyor. Şimdi şimdi biraz daha durum farklılaştı.
Sporla ilgili bir devlet politikamız mı yok?
Evet, maalesef devletimizin bir spor politikamız yok. X kişiye diyolar ki, “Sen git başarıyı yap, ben sana ne gerekiyorsa vereceğim“. Asıl o başarıya giden yolda benim desteğe ihtiyacım var. Ben o başarıyı getireceğim ama o zamana kadar nasıl geçineceğim, ne yiyip ne içeceğim... Amatör sporlarla uğraşanlar genelde orta ve alt gelir grubundan insanlar. Her gün atrenmana gidip gelmek ve iyi beslenmek zorundalar. Bu da onlar için büyük külfet. Bunların karşılanması gerekiyor. O yüzden amatör sporlara devletin de al atması lazım. Avrupa şampiyonu olan arabasını, dairesini alıp kendini kurtarabiliyor ama Avrupa şampiyonu olmak da kolay bir iş değil. Bunun altyapısının hazırlanması lazım. Bu sporculara ne gerekiyor? Günlük ne yemeli, ne içmeliler? Bu anlamda devletin sistemli ve sürekli bir destek programı olmalı ki şampiyon sporcularımızın sayısı artsın. Bizdeki başarılar tamamen tesadüfler sonucunda ortaya çıkıyor. Tesadüfen bir insanı buluyor, emek veriyor, çabalıyoruz; o da yeteneği varsa bir yerlere geliyor. Dediğim gibi devletin amatör sporlara acilen el atması lazım. Öncelikle amatör sporlar ilkokullarda yaygınlaşmalı. Dağılmadan önce özellikle Sovyetler Birliği“nde, Bulgaristan“da, Romanya“da spor okulları çok yaygındı. İlkokulda bir çocuğu alıyor, yapısını ölçüyor, fiziksel durumuna bakıyor ve ona en uygun spor branşı hangisiyse o dalda onu yetiştiriyorlardı. Bu tarz spor okullarının ülkemizde de olması gerekir. Bizde okullara bakıyorsunuz, beden eğitimi dersinde çocuğun eline bir top verip onu yap, bunu yap deniyor. Aslında beden eğitimi hocasının görevi, hangi çocuğun ne tür spora yatkın olduğunu ölçüp, o çocuğu en yakındaki ilgili spor kulüplerine götürmektir.
Ailelerin boks sporuna karşı önyargısı hala var mı?
Ben boksa başladığımda annem çok karşı çıktı. Boksu çok sevdiğimi söylememe rağmen annem, “Burnunu kırarlar, oranı buranı kırarlar“ diyerek bana engel olmak istedi. O zamanlar böyle bir önyargı vardı. Ama şimdi antrenman salonlarına gittiğinizde çocuğunun elinden tutup getiren anne babalar olduğunu görürsünüz. Şu anda 10 yaşında olan iki öğrencim var, birini babası diğerini ise annesi antrenmanlara getiriyor. Sylvester Stallone“nin Rocky filmlerinden sonra ailelerin boks sporuna karşı önyargıları biraz kırıldı. Boks artık tehlike bir spor değil de futbol gibi algılanmaya başlandı. Burada bir başarının olduğunu gördü insanlar ve artık çocukları için endişelenmiyor, korkmuyorlar. Önceden anne babalar çocuklarını futbol antrenmanlarına götürürken şimdi boks antrenmanlarına da götürüyorlar. Boksa olan olumsuz bakış açısı artık kırıldı diyebilirim. Anne ve babalar çocuklarının ileriye dönük yetişmesi açısından boksun faydalı bir spor dalı olduğunu anladılar. Genellikle boksörlerin sokakta kavga ettikleri düşünülür ama aksine iyi bir spor terbiyesi alan bir kişi asla sokakta kavga etmez. Enerjilerini zaten atrenmanlarda harcarlar. Ben sporcularıma hep, “Bunu meslek olarak değil bir hobi olarak görün. Daha sonrasında başarılı olursanız, ondan sonra meslek olarak görebilirsiniz. Ben burada boksu öğreneceğim, gidip okulda ya da şurada burada adam döveceğim diye düşünen asla buraya gelmesin. Ben boks sporunda hakikaten bir yerlere gelmek, milli takıma gitmek istiyorum diyene de elimden gelen her desteği veriririm“ derim.